3078 Seleme ibnu’l-Ekva’ (radıyallahü anh) haber verip şöyle demiştir:
Ben bir keresinde Gâbe ormanlığı tarafına gitmek üzere Medine’den çıktım. Gâbe’nin yokuşuna vardığım zaman Abdurrahmân ibn Avf’ın hizmetçisi (heyecan içinde) beni karşıladı.
— Allah sana iyilik versin, senin neyin var? diye sordum. O:
— Peygamber’in ormandaki sağım develeri alınıp götürüldü, dedi,
— Onları kim aldı? diye sordum.
Hizmetçi:
— Gatafân ve Fezâre (kabilelerinin adamları), dedi.
Ben hemen üç defa:
— Ey sabahçılar! Ey erken kalkanlar! Yetişin baskın var! Diye haykırdım ve bu haykırışlarımı Medine’nin iki kara taşlığı arasına duyurdum.
Sonra kendim (yaya olarak hırsızların arkasına) sür’atle koştum. Nihayet onlara yetiştim. Hakîkaten develeri onlar almışlardı. Hemen onlara ok atmaya ve:
— Ben İbnu’l-Ekva’yım, bu gün de alçakların öleceği gündür! diye bağırmaya başladım.
Sonunda develeri, onlara su içmelerine bile emân vermeden ellerinden kurtardım. Ve develeri sürerek Medine’ye yöneldim. Yolda Peygamber bana karşı geldi. (Beşyüz yahut yediyüz süvari kuvvetiyle yardıma çıkmıştı.) Ben:
— Yâ Rasûlallah! Bu şakîler susuzdurlar. Ben acele edip su içmelerine meydan vermeden develeri kurtardım. (Şimdi onlar su tedâriki ile uğraşacaklardır). Onların izi üzerine bir askerî birlik gönderseniz! Dedim.
Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
— “Ey Ekva’ oğlu! Sen alacağım aldın, onlara galebe ettin. Artık onlara şiddetle muamele etme! Şübhesiz o kavim şimdi kendi kabileleri içine varmışlar, ziyafet veriliyorlardır” buyurdu.