3057 Bana Cerîr ibn Abdillah el-Ahmesî şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:
— “Şu Zu’l-Halasa’dan beni rahata kavuşturmaz mısın?” dedi.
Zu’l-Halasa, Has’am kabilesi yurdunda (Beytu’llah’a karşı yapılmış içi put dolu) bir bina idi. Yemenlilerin Ka’be’si diye anılırdı.
Cerîr dedi ki: Ben Ahmes kabilesinden yüzelli süvârî içinde Zu’l-Halasa’ya gittim. Ahmesliler at sâhibleri olup iyi biniciler idiler. Fakat ben at üzerinde sabit duramadım (kalbimi sıkardı). Bu sebeble Rasûlüllah göğsüme şiddetle vurdu. Hattâ ben O’nun parmaklarının izini göğsümde gördüm. Ve Rasûlüllah:
— ” Allahım! Sen Cerfr’i (at üstünde) sabit tut ve onu hâdî-mehdî (hidâyet edici, hidâyet edilmiş) kıl” diye duâ etti.
Akabinde Cerîr Zu’l-Halasa’ya gitti, onu yıkıp yaktı. Sonra Rasûlüllah’a bu haberi ulaştırmak üzere bir haberci yolladı. Cerîr’in gönderdiği bu elçi:
— Seni hakk ile gönderen Allah’a yemîn ederim ki, ben senin huzuruna ancak (o şirk ma’bedi) Zu’l-Halasa’yi bomboş yahut uyuzlu bir deve gibi harâb bir hâlde bıraktım da geldim, dedi.
Râvî dedi ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beş kerre:
— “Ahmes kabilesinin atları ve süvarileri mübarek olsun” diye duâ etti.