2971 Abdullah ibn Mes’ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ka’be’nin gölgesinde namaz kılıyordu. Ebû Cehl’le Kureyş’ten birtakım insanlar oturmakta idiler. Mekke’nin bir tarafında da bir deve kesilmişti. Ebû Cehl (o kesilen devenin döl yatağını getirin) dedi de getirmek için insan gönderdiler. Onlar dişi devenin döl yatağını getirdiler ve onu Peygamber’in üzerine attılar. Akabinde Fâtıma geldi ve döl yatağını Peygamber’in üstünden attı. Bunun ardından Peygamber:
“Allahım, Kureyş’i Sana havale ederim!
Allahım, Kureyş’i Sana havale ederim!
Allahım!, Kureyş’i Sana havale ederim!
Ebû Cehl ibn Hişâm’ı, Utbe ibn Rabîa’yı, Şeybe ibn Rabîa’yı, el- Velîd ibn Utbe’yi, Ubeyy ibn Halefi, Ukbe ibn Ebî Muayt’ı Sana havale ederim!”
diye beddua etti.
Abdullah ibn Mes’ûd: Yemîn olsun ben Peygamber’in burada isimlerini saydıklarını Bedir çukurunun içinde öldürülmüşler görmüşümdür. Râvî Ebû İshâk: Ben yedinci ismi unuttum, demiştir. Ebû Abdillah el-Buhârî dedi ki: Yûsuf ibn İshâk, dedesi Ebû İshâk’tan: “Umeyyetüibnu Halef” dedi. Şu’be ise: Umeyye yahut Ubeyyun demiştir. Doğrusu ise Umeyye’dir (çünkü Ubeyy ibn Halefi Peygamber kendi eliyle Uhud’da öldürdü).