2925- Buhârî şöyle dedi: Bize Amr ibnu Merzûk şunu ziyâde edip şöyle dedi: Bize Abdurrahmân ibnu Abdillah ibn Dînâr kendi Bâbasından; o da Ebû Salih Zekvân’dan; o da Ebû Hureyre’den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Altın kulu, gümüş kulu, dört köşeli ve zencefil kumaş kulu kahrolsun! Böyle kişiye verilirse memnun olur, verilmezse kızar. Böyle (dünyâ düşkünü) kişi sürünsün; zarara yuvarlansın! Vücûduna diken battığında cımbızla çıkaran bulunmasın!
“Cennet, hayır ve saadet şu kula lâyıktır ki, o Allah yolunda cihâd için atının dizginini tutmuş, başı dağınık, iki ayağı tozlanmıştır. Eğer bu gâzî (öncü olarak) ileri karakolda düşman beklemekte ise, o tam ma’nâsıyle düşman beklemekte olur. Eğer askerin gerisinde (ardçı olarak) vazifede ise, orada hakkıyle nevbeiçilik vazifesinde olur. Bu mücâhid bir meclise girmek için izin isterse (küçük görülüp) kendisine izin verilmez. Bir hususta şefaat edecek olursa şefaati kabul edilmez”
Ebû Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: Bu hadîsi İsrâîl ile Muhammed ibn Cuhâde, Ebu’l-Husayn’dan olmak üzere ref etmediler. Kur’ân’da ‘Fe ta’sen lehum = O küfredenlere gelince, onların hakkı yüzükoyun kapanmaktır” (Muhammed: 8) buyurdu. Bu, “Allah onları yüzükoyun kapatsın” buyuruyor gibidir. “Tûbâ” (er-Ra’d: 29) kelimesine gelince, o her tayyib ve güzel şeyden fu’lâ veznidir. O aslında “tı”dan sonra “yâ” idi. “Yâ”, “vâv”a tahvîl edildi. O, “Tâbe; Yetîbu” fiilindendir.