2900 Bize Ebu’l-Mütevekkil en-Nâcî tahdîs edip şöyle dedi:
Ben Câbir ibn Abdillah el-Ensârî’ye geldim de ona: Rasûlüllah’tan işittiklerini bize tahdîs et, dedim. Câbir şöyle dedi: Ben, seferlerinin birinde Rasûlüllah’ın beraberinde yolculuk ettim. -Râvî Ebû Akîl: Ebu’l-Mütevekkil’in gazve mi yahut umre mi dediğini bilmiyorum, demiştir.- Seferden döndüğümüz zaman Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):
— “Kim ailesine acele gitmek isterse yürüyüşünü çabuklaştırsın” buyurdu.
Câbir dedi ki: Ben kül renkli devem üzerine binmiş olarak döndüm. Bu devede başka renk yoktu (yani rengine başka renk karışmamıştı). İnsanlar benim arkamda idiler. İşte ben böyle herkesin önünde yol aldığım sırada devem yorgunluktan dolayı birden durdu. Bunun üzerine Peygamber bana:
— “Ya Câbir! Deveni sıkı tut!” buyurdu ve kamçısıyle ona bir kerre vurdu. Vurmasıyle beraber deve yerinden sıçrayıp hareket etti. Müteakiben Peygamber:
— “Deveyi satar mısın?” dedi. Ben:
— Evet, dedim.
Nihayet Medine’ye geldiğimizde ve Peygamber de sahâbîlerinin grupları içinde Mescid’e girdiğinde ben de devemi Mescid’in kenarındaki taş döşemeliğe bağlayarak yanına girdim. Ve kendisine:
— İşte (benden satın aldığın) deven buradadır, dedim. Peygamber Mescid’den çıktı ve:
— “Bu deve bizim devemizdir” diyerek, devenin etrafında dolaşmaya başladı.
Akabinde Peygamber birkaç ûkıyye altın yolladı da:
— “Bunu Câbir’e verin” buyurdu. Bundan sonra Peygamber bana:
— “Devenin bedelini tastamam aldın mı?” dedi. Ben;
— Evet aldım, dedim.
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):
— “O bedel de, o deve de (hibe olarak) senindir” buyurdu.