“Mü’minler içinde Allah’a verdikleri sözde sadâkat gösteren nice erler var. İşte onlardan kimi adadığını ödedi, kimi de (bunu) bekliyor. Onlar hiçbir suretle (ahidlerini) değiştirmediler” (el-Ahzâb: 23)
2842 Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Amcam Enes ibnu’n- Nadr, Bedr harbinden uzakta bulunmuştu. Bunun için o:
— Yâ Rasûlallah! Müşriklerle yaptığın ilk muharebeden uzakta bulundum. Yemîn olsun, eğer Allah beni müşrikler harbinde hazır bulundurursa ne yapacağımı Allah muhakkak insanlara gösterecektir! Demişti.
Uhud günü gelip de müslümânlar cebhesi açılınca Enes ibnu’n-Nadr:
— Yâ Allah! Ben Sen’den şunların; yâni Peygamber’in sahâbîlerinin yaptıkları bozulma ve kaçma suçundan dolayı özür ve bahanelerinin kabulünü isterim. Şunların; yâni müşriklerin Peygamber’e karşı yaptıkları harbden ve cinayetten de Sana sığınırım, dedi. Sonra (müşriklere doğru) ilerledi.Bu sırada Enes ibnu’n-Nadr’a Sa’d ibnu Muâz rastgeldi. Enes ibnu’n-Nadr ona:
— Yâ Sa’de’bne Muâz! Ben cennet istiyorum. Ve Nadr’ın Rabb’ine yemîn ederim ki, ben cennetin kokusunu Uhud’un berisinden hissedip buluyorum! Dedi. Sa’d ibn Muâz, Rasûlüllah’a:
— Yâ Rasûlallah! Ben İbnu’n-Nadr’ın düşmanlara karşı yaptığı hârika kahramanlıkları anlatmaya muktedir değilim, dedi. Enes ibn Mâlik (Sa’d ibn Muâz’ı te’yîd ederek) şöyle demiştir: Biz Enes ibnu’n-Nadr’ı şehîd edilmiş hâlde bulduğumuzda, onun bedeninde kılıç darbesi yahut mızrak dürtmesi veya ok saplanması olarak seksenden fazla yara bulduk. Müşrikler bu mücâhidin burnunu, kulaklarını ve diğer bâzı uzuvlarını kesmek ve gözlerini oymak suretiyle müsle, yani işkence etmişlerdi. Bu sebeble onu hiçbir kimse tanıyamadı da ancak kızkardeşi (halam) onu parmaklarının ucuyla tanıyabildi.
Yine Enes ibn Mâlik dedi ki: Biz şu âyetin Enes ibnu’n-Nadr ile benzerleri hakkında indiğini düşünür yahut zannederdik: “Müminler içinde Allah ‘a verdikleri sözde sadâkat gösteren nice erler vardır. İşte onlardan kimi adadığını ödedi, kimi de (bunu) bekliyor. Onlar hiçbir suretle (ahidlerini) değiştirmediler” (el-Ahzâb:23).