“Ey îmân edenler! Herhangi birinize ölüm hâli geldiği o vasiyyet zamanı aranızdaki şehâdet ya kendinizden adalet sahibi iki adam veya yolculuk ediyordunuz da ölüm musibeti başınıza geldiyse sizin gayrınızdan iki diğeridir. Bunları namazdan sonra alı korsunuz, şübhelendiğiniz takdirde şöyle yemîn ederler:
‘Billahi hısım da olsa yeminimizi hiçbir bedele değişmeyiz, Allah’ın (emrettiği) şâhidliği gizlemeyiz. Biz o takdirde şübhesiz günâha girenlerden oluruz. Eğer bu iki şahidin bir günâha hakk kazanmış olduklarına bir bilgi elde edilirse, o vakit evlâ olan, bu ikinin yerine, bunların aleyhlerinde bulundukları mukaabil taraftan diğer iki kişi dikilir, şöyle yemîn ederler: ‘Billahi bizim şâhidliğimiz o iki kişinin şâhidliğinden daha doğrudur. Biz hakkı aşmadık. Çünkü bu takdirde muhakkak ki zâlimlerden oluruz’.
İşte bu hüküm, şâhidliği olduğu gibi dosdoğru edâ etmelerine veya yeminlerinden sonra yeminlerinin reddedilmesinden korkmalarına en yakın bir çâredir. Allah’tan korkun ve emirlerini iyi dinleyin.
Çünkü Allah fâsıklar güruhunu doğru yola çıkarmaz” (el-Mâide: 106-108).
2819- Ve bana Alî ibnu Abdillah söyledi: Bize Yahya ibn Adem tahdîs edip şöyle dedi: Bize İbnu Ebî Zaide, Muhammed ibn Ebî’l-Kaasım’dan; o da Abdulmelik ibn Saîd ibn Cubeyr’den; o da babası Saîd ibn Cubeyr’den tahdîs etti ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Benû Sehm’den (müslümân) bir kişi (Hristiyan) Temîm ed-Dârî ve Adiyy ibn Beddâ ile birlikte sefere çıkmış ve müslümân bulunmayan bir yerde ölmüştü. Bu iki hıristiyan kişi Sehmî’nin terikesiyle mirasçılarının yanına geldiklerinde, mirasçılar eşya arasında altın kakmalı gümüş bir bardağı bulamadılar. (İki yoldaşın inkârı ve da’vânın Rasûlüllah’a arzı üzerine) Rasûlüllah bu iki hırıstiyan kişiye yemîn ettirdi. Sonra o bardak Mekke’de bulundu. Ve bardağın yeni sahipleri:
— Biz bunu Temîm ile Adiyy’den satın aldık, dediler. Bunun üzerine Sehmî’nin velîlerinden iki kişi kalktılar ve:
— Bizim şehâdetimiz onların şehâdetinden şübhesiz daha haklıdır. Ve bu bardak kesin surette ilk sâhiblerine (yani Sehmî’nin mirasçılarına) âiddir, diye yemîn ettiler. İbn Abbâs: İşte bu “Ey îmân edenler…” (el-Mâide: 105-108) âyeti bu kıssadakiler hakkında indi, demiştir.