2783 Peygamber’in zevcesi Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Utbe ibn Ebî Vakkaas, kardeşi Sa’d ibn Ebî Vakkaas’a:
— Zem’a’nın cariyesinin doğurduğu oğlu -Abdurrahmân- benim -gayrı meşru’ münâsebetimden dünyâya gelmiştir; bu çocuk bendendir. Sen bu çocuğu Zem’a’nın elinden al ve nesebini bana kat, diye ahd ve vasiyyet etmiş idi.
Mekke fethi yılı olunca Sa’d ibn Ebî Vakkaas, kardeşinin bu vasiyyetini yerine getirmek için Abdurrahmân’ı tuttu ve:
— Bu çocuk benim kardeşimin oğludur, kendisi beni bu çocuk hakkında vasî ta’yîn etmiş idi, dedi.
Fakat Zem’a’nın sulbî oğlu olan Abd ibn Zem’a ayağa kalktı ve:
— (Hayır,) bu çocuk benim kardeşimdir ve babamın cariyesinin oğludur; babamın döşeği üzerinde doğurulmuştur, dedi.
Sonra her iki taraf, Rasülullah’ın huzuruna muhakemeye gittiler, Sa’d:
— Yâ Rasûlallah! Bu çocuk, benim kardeşimin oğludur. Kardeşim beni bu çocuk hakkında vasî ta’yîn etmişti, dedi.
Abd ibn Zem’a da:
— Bu benim kardeşimdir ve babamın cariyesinin oğludur, dedi. İki taraf böylece da’vâlarını ortaya koyup savunmalarını yaptıktan sonra, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Abd ibn Zem’a’nın lehine hükmedip:
— ”Çocuk döşeğindir; zina edene mahrumiyet düşer” buyurmuştur.
(Nazarî ve amelî olarak İslâm hukukunda şer’î hüküm böyle olmakla beraber) sonra Rasûlüllah, bu zina mahsûlü olduğu iddia edilen çocuğun sîmâsında, zânî olduğu iddia edilen Utbe ibn Ebî Vakkaas’a bir benzerlik gördüğünden, zevcesi Sevde bintu Zem’a’ya:
— “Sen bu Abdurrahmân’dan örtün” diye emretti.
Artık Abdurrahmân, Allah’a kavuşuncaya (yânı ölünceye) kadar Sevde’yi açık görmemiştir.