2400 Abdullah ibnu’z-Zubeyr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ensâr’dan bir kimse, Harre mevkiindeki hurmalıkları sulamakta oldukları su yollarından ve su nevbetinden dolayı Rasûlüllah’ın huzurunda Zubeyr ibnu’l-Avvâm hakkında şikâyet arz etti. (Bu yollardan geçen su evvelâ Zubeyr’in hurmalığına uğruyor, sonra da Ensârî’ninkini suluyordu. Bir keresinde Zubeyr suyu tarlasında tutup sulayacağı sırada) Ensârî, Zubeyr’e:
— Suyu bırak da bize gelsin, demişti.
Fakat Zubeyr kendi hurmalığını sulamadan bırakmak ve nevbetini komşusuna vermek istemedi. İki taraf Peygamber’in huzurunda muhakeme oldular. Rasûlüllah, Zubeyr’e:
— “Yâ Zubeyr, tarlanı sula, sonra suyu komşuna doğru salıver!” buyurdu.
Ensârî öfkelendi de:
— Zubeyr halanın oğlu olduğu için mi? diye (onu kayırdığına) ta’rîz etti.
(Onun bu saygısızca sözünden dolayı) Rasûlüllah’ın yüzünün rengi değişti. Sonra Rasûlüllah:
— “Yâ Zubeyr, hurmalığını sula, sonra suyu hapset; hurma ağaçlarının köklerine erişinceye kadar bırakma!” buyurdu.
Bu muhakemeyi nakleden Zubeyr: Vallâhî ben şu âyetin bu hâdise hakkında indiğini sanıyorum, demiştir:
“Öyle değil, Rabbi’ne and olsun ki, onlar aralarında kimi oraya, kimi buraya çektikleri (kavga ettikleri) şeylerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden yürekleri hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça îmân etmiş olmazlar” (en Nisa: 65).
(el-Câmi’u’s-Sahîh’i Buhârî’den rivayet eden Firabrî şöyle demiştir:)
Muhammed ibnu’l-Abbâs (Öl. 266) dedi ki: Ebû Abdillâh el-Buhârî: “Abdullah ibnu’z-Zubeyr’den bu hadîsi rivayet edenler içinde senedde Urve ibnu’z-Zubeyr’i zikreder hiç kimse yoktur, sâdece el-Leys ibn Sa’d müstesnadır” demiştir.