2375 Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) ‘den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu. “Üç kişilik bir cemaat yürümekteler iken onları yağmur yakaladı. Hemen bir dağdaki bir mağaraya sığındılar. Akabinde girdikleri mağaranın ağzına dağdan büyük bir kaya düştü ve üzerlerine mağarayı kapattı. Bunlar birbirlerine;
— Allah için elverişli olarak işlemiş olduğunuz bir takım ameller düşünün de onlarla Allah’a duâ edin, belki Allah bu kayayı size açar, dediler.
Onlardan biri şöyle dedi:
— Yâ Allah! Şu muhakkak ki benim ihtiyar yaşlı Babamla anam vardı. Bir de küçük kız çocuklarım vardı. Ben onlar üzerine çobanlık yapardım. Yanlarına gittiğim zaman süt sağardım da Babam ile anamdan başlar, çocuklarımdan önce onlara süt içirirdim. Bir gün geç kaldım da akşama girinceye kadar gelemedim. Geldiğimde onları uyumuşlar buldum. Yapa geldiğim gibi süt sağdım. Onları uyandırmayı ve onlardan önce çocuklara süt içirmeyi istemediğim için, başuçlarında dikildim. Çocuklar ayağımın yanında ağlıyorlardı. Nihayet fecir doğdu. Eğer benim bu işi senin rızânı aramak için yaptığımı biliyorsan, bize bu sıkıntılı hâlden bir açıklık aç da oradan gökyüzünü görelim! Diye duâ etti.
Bunun üzerine Allah biraz açtı da onlar gökyüzünü gördüler.
Bunlardan bir diğeri:
— Yâ Allah! Şu muhakkak ki, benim bir amucam kızı vardı. Ben o kızı erkeklerin kadınları sevmekte olduklarından daha şiddetli bir surette severdim. Ben ondan murâd almak istedim. O, ben kendisine yüz dînâr getirmedikçe kabul etmeyip dayattı. Ben bu parayı aradım, nihayet yüz dînârı topladım. Kızın iki ayağı arasına ulaştığım zaman kız bana: Ey Allah’ın kulu! Allah’tan kork, yaratıcı kudretin bekâret mührünü açma; ona ancak hakkı ile yâni nikâh ile aç, dedi. Bunun üzerine ben de kızın üstünden kalktım. Eğer benim bu işi senin hoşnutluğunu aramak için yaptığımı bilmekte isen, bize bir açıklık ihsan et! Diye duâ etti.
Bunun üzerine kaya biraz daha açıldı.
Üçüncü de şöyle dedi:
— Yâ Allah! Ben on altı rıtl ölçeği ücret mukabilinde ücretli bir işçi tutmuştum. İşini bitirince, hakkımı bana ver dedi. Ben de hakkını kendisine sundum. Fakat o ücreti almadan gitti. O günden sonra ben onun ücreti ile zirâat etmekte devam ettim. Nihayet o ücretten çobanı ile beraber bir sürü sığır topladım. Sonra o işçi bana geldi de:
— Allah’tan kork (ücretimi ver), dedi. Ben de:
— Şu sığır sürüsüne ve çobanına git ve onları al, dedim. O bana:
— Allah’tan kork da benimle alay etme, dedi. Ben de:
— Ben seninle eğlenmiyorum; onları al, dedim ve aldı. Eğer benim bu işi senin rızânı kazanmak için yaptığımı bitmekte isen, kalan kısmı da aç, dedi.
Allah da mağarayı tamâmiyle açtı (onlar da yürüyüp gittiler)”.
Ebû Abdillah el-Buhârî dedi ki: Ve İsmâîl ibnu Ukbe, Nâfi’den yaptığı rivayette hadîsteki “Bağaytu (Aradım)” kelimesi yerine “Saaytu (Çalıştım)” lâfzını söylemiştir.