“Oruç (günlerinizin) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size halâl edildi. Onlar sizin için, siz de onlar için birer libâssınız. Allah nefislerinize karşı za’f göstermekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Artık (bundan sonra geceleri) onlara yaklaşın ve Allah’ın hakkınızda yazdığını isteyin…” (el-Bakara: 178).
1949 el-Berâ ibnu Âzib (radıyallahü anh) şöyle dedi: (Oruç ilk farz olduğu sırada) Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sahâbîleri arasında bir kimse oruç tutar da iftar zamanında iftar edemez ve uyursa, o kimse ne gecesinde ne gündüzünde tâ akşama girinceye kadar bir şey yiyemezdi. Ensâr’dan Kays ibnu Sırme oruçlu olduğu bir gün iftar vakti olunca evine gelmiş ve kanısına:
— Yanınızda yiyecek var mı? diye sormuştu.
Karısı:
— Hayır yoktur, fakat gider senin için ararım, demişti. Kays o gün arazîsinde çalışıyordu. Yorgunluğundan uyku ona galebe etmiş, iftar zamanını uyku ile geçirmişti. Karısı ona gelip, Kays’ın uykuda olduğunu görünce:
— Vay sana yazık oldu, dedi.
Gündüz olup gün yarıya varınca Kays’a bir baygınlık geldi. Bu durum Peygamber’e söylendi. Bunun üzerine şu âyet indi: “Oruç (günlerinizin) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size halâl kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için birer libâssınız. Allah nefislerinize karşı za’f göstermekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Artık (bundan sonra geceleri) onlara yaklaşın ve Allah’ın hakkınızda yazdığını isteyin… ” (el-Bakara: 178).
Bu âyetin inmesi üzerine sahâbîler çok sevindiler. Müteakiben de: ” (Bütün gece, sâdık) fecr olan ak iplik kara iplikten size seçilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın…” (el-Bakara: 178) kelâmı indi.