1922 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medîne’ye hicret edip geldiğinde, Bâbam Ebû Bekr ile Bilâl sıtmaya tutuldular. Ebû Bekr, kendisini sıtma nevbeti tuttuğunda şu beyti söylerdi: “Kullu’mruin musabbahun fi ehlihî Ve’l-mevtu ednâ min şirâki na’lihî”
(Her insana kendi ailesi içinde sabahın hayırlı olsun denilmiştir. Halbuki ölüm insanoğluna pabucunun tasmasından daha yakındır).
Bilâl Habeşî de kendisinden humma nevbeti sıyrılınca, şu beyitleri terennüm edip, sesini yükselterek söylerdi:
Elâ leyte şı’ri hel ehîtenne leyleten Bi’Vâdin ve havli ızhırun ve celîlu Ve hel eriden yevmen miyâhe Mecennetin Ve hel yebduvenne lî Şâmetun ve Tafîlu
(Ah bilebilseydim! Mekke vadisinde etrafımı ızhır ve celîl otları sarmış olduğu hâlde bir gece olsun geceler miyim? Bir gün gelip de Ukâz’daki Mecenne sularının başına varır mıyım? Mekke’in Şâme ve Tafîl dağları acaba bir kerre daha bana görünürler mi?).
Yine Bilâl: “Yâ Allah! Şeybe ibn Rabîa’ya, Utbe ibn Rabîa’ya ve Umeyye ibn Halefe la’net et! Nitekim onlar bizleri (zulm edip) arazîlerimizden çıkardılar da, veba arazîsine gelmeye mecbur ettiler” diye beddua ederdi.
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunları işittikten sonra: “Ey Allahım! Bizlere Mekke’yi sevdirdiğin gibi yahut ondan daha fazla Medine’yi de sevdir. Ey Allahım! Sâ’ ve müdd ile ölçülen rızıklarımızda bizim için bereket ihsan eyle! Ey Allahım! Medine’nin havasını bizim için tashih edip hastalıklardan salim kıl! Hummasını ve sıtmasını da Cuhfe’ye naklet!” diye dua buyurdu.
Âişe (Peygamber’in duasının kabul olunduğuna işaret ederek): Biz Medîne’ye hicret edip geldiğimizde, Medine Allah’ın en vebalı, en hastalıklı arazîsi idi, demiştir. Yine Âişe: Medine’nin Buthân sahrâsındaki vâdîden acı bir su akar idi, demiştir.