1836 Ubeydullah ibn Abdillah ile Salim ibn Abdillah şöyle haber vermişlerdir; Haccâc ibn Yûsuf es-Sakafî’nin kumandasındaki Şâm askeri, Abdullah ibn Zubeyr ile harb etmek için Mekke üzerine indikleri gecelerde, biz Bâbamız Abdullah ibn Ümer’e:
— Bu sene hacc yapmaman sana hiçbir zarar vermez. Çünkü biz bu yıl seninle Beyt arasına girilip, engel olunmasından endîşe ediyoruz, dedik.
İbn Omer cevaben:
— Biz Hudeybiye senesinde Rasûlüllah’ın beraberinde umre için yola çıktığımızda, Kureyş kâfirleri bizimle Beyt arasına girip, bizim Beyt’e varmamıza mâni oldular. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kurbânını (Hudeybiye’de) kesti, başını tıraş etti (ihramdan çıktı). Sizleri şâhid tutuyorum ki, ben kat’î surette umre yapmayı kendime vâcib kıldım. Allah dilerse ben Mekke’ye giderim. Beyt ile benim aram boş bırakılırsa, Beyt’i tavaf ederim (fiilleri tamamlarım). Eğer Beyt ile benim arama engel olunursa, ben de Peygamber ile beraber Hudeybiye’de bulunduğum zaman Peygamber’in işlediği gibi işlerim (yani kurbân keser, tıraş olur, umre ihramından çıkarım), dedi.
Ve akabinde Zu’l-Huleyfe’den umre niyetiyle ihrama girdi. Sonra bir sâat gitti. Sonra:
— “Alıkonulmak ile ihramdan çıkma cevazında hacc ile umrenin ikisi de birdir, aralarında fark yoktur. Sizleri şâhid kılıyorum ki ben, umremle beraber bir haccı kendime vâcib kıldım” dedi.
(Ve böylece kıran haccına niyet etti.) Artık bu ikisinden dolayı girdiği ihramdan tâ nahr günü kurbân kesip ihramdan çıkıncaya kadar halâl olmadı. Ve:
— Kıran haccı niyetiyle ihrama giren kişi (Arafat dönüşü) Mekke’ye gireceği gün Beyt’i bir defa tavaf edinceye kadar ihramdan çıkmaz, der idi.