1733-….. Bize Mûsâ ibnu Ukbe tahdîs etti ki, Nâfi’ şöyle demiştir: İbnu Umer (radıyallahü anh), İbnu’z-Zubeyr’in emirliği zamanında Harûrîler’in hacc ettiği (64. hicret) yılı hacc etmek istedi. (Oğlu tarafından) kendisine:
— İnsanlar arasında harb olmaktadır. Biz onların sana Ka’be (ye gitmek)den mâni’ olmalarından korkuyoruz, denildi,
İbn Umer:
— “And olsun muhakkak ki Allah Elçisinde sizin için çok güzel bir uyma örneği vardır” (el-Ahzâb: 21). O takdirde ben de Rasûlullah’ın (Hudeybiye senesi) yaptığı gibi yaparım. Ben sizi şâhid tutuyorum, ben kendime umre yapmayı vâcib kıldım, dedi. Nihayet Zu’l-Huleyfe’nin önündeki Beydâ’nın yüksek yerinde olduğu zaman:
— (Mâni’ olunmak sebebiyle ihramdan çıkmanın cevazında) hacc ile umrenin sânı başka başka değil, ancak birdir. Ben sizleri şâhid tutuyorum:. Ben bir umrenin beraberinde haccı birleştirdim, dedi. Ve satın aldığı kurbanlığı gerdanlıklanmış olarak Ka’be’ye hediye olmak üzere şevketti. Nihayet Mekke’ye geldiği zaman Ka’be’yi tavaf, Safa ile Merve’yi de sa’y etti. Bunun üzerine birşey artırmadı. İhram sebebiyle haram olmuş şeylerden hiçbiri de tâ nahr gününe kadar halâl olmadı (yani ihramdan çıkmadı). Nahr günü tıraş olup kurbânını kesti. Ve o gün (Arafat’ta vakfeden sonra) yaptığı ilk ifâda tavâfıyla hacc ve umre tavafını yerine getirmiş olduğu re’yinde bulundu. Sonra:
— Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de böyle yaptı, dedi .