"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 1668

1668 Urve şöyle demiştir: Ben Âişe’ye şöyle sordum: Yüce Allah’ın “Şübhesiz Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir. İşte kim o Beyt’i hacc ve umre kasdıyle ziyaret ederse, bunları güzelce tavaf etmesinde üzerine bir beis yoktur. Kim gönüllü olarak (vâcib olmayan amellerden) bir hayr işlerse (mükâfatını görür). Çünkü Al­lah tâatlerin ecrini veren, hakkıyle bilendir” (el-Bakara: 158) kavli hak­kında ne re’y edersin? Yemîn ederim ki, Safa ile Merve arasında sa’y etmemek hiç kimse üzerine bir günâh olmaz, dedim.

Âişe:

— Ey kardeşim oğlu, sen fena söz söyledin! Eğer bu âyetin ma’nâsı (hükmü) senin te’vîl ettiğin gibi (sallallahü aleyhi ve sellema’y mubah) olsaydı, âyet “Sa­fa ile Merve arasında sa’y etmemekte günâh yoktur” suretinde olurdu. Şu kadar ki, bu âyet Ensâr hakkında indirilmiştir. Ensâr müslümân olmalarından önce, Müşellel mevkii yanında bulunup kendisine ibâ­det edegeldikleri Tâğıye Menât putu için ihrama girip telbiye ederler­di. İşte Ensâr’dan ihrâmlanan kimseler (kendi putları karşısında dikili bulunan) Safa ile Merve putları arasında sa’y etmeyi günâh sayarlar­dı. Ensâr müslümân oldukları zaman müşkil saydıkları bu vaziyeti Rasûlullah’a şöyle sordular:

— Yâ Rasûlallah! Bizler Safa ile Merve arasında sa’y etmeyi günâh sayıyorduk (bu iş bize ağır geliyor), dediler.

Bunun üzerine Yüce Allah “Şübhesiz Safa ile Merve Allah ‘ın alâ­metlerindendir…” âyetini indirdi. Âişe (radıyallahü anha):

— Rasûlullah Safa ile Merve arasında dolaşıp sa’y etmeyi kendi fiili ile de kaanûnlaştırmıştır. Artık bu iki tepe arasında dolaşmayı, yani sa’yi terketmek kimse için caiz değildir, demiştir.

Zuhrî dedi ki: Âişe’nin bu hadîsini Abdurrahmân’ın oğlu Ebû Bekr’e haber verdim (ve bu konudaki bilgisini sordum). O bana ce­vaben şöyle dedi:

— Âişe’nin Câhiliyet devrinde Safa ile Merve arasında sa’yi günâh sayan bir zümre bulunduğunu haber vermesi, şübhesiz ki bir ilim­dir. Fakat ben bunu işitmiş değilim. Ben ilim ehli olan birçok kimselerden işittim ki, onlar şöyle zikrediyorlardı: Âişe’nin haber ver­diği Menât için ihrama girmekte olan bu zümreden başka, Ensâr’­dan bir zümre daha vardı. Bunların hepsi de bil’akis Câhiliyet devrinde Safa ile Merve arasında tavaf ederlerdi. İslâm devri gelip, Yüce Al­lah “… O kadîm Beyt’i tavaf etsinler” (el-Hacc: 29) kavliyle Beyt’i ta­vaf etmeyi zikredip de Safa ile Merve tavafı Kur’ân’da zikredilmeyince, bunlar:

— Yâ Rasûlallah! Biz öteden beri Safa ile Merve arasında tavaf ederdik. Allah Beyt’i tavaf emrini indirdiği hâlde, Safa ile Merve ara­sında sa’yi zikretmedi. Biz Safa ile Merve arasında sa’y edersek, bize günâh var mıdır? diye sordular.

Bunun üzerine Yüce Allah: “Şübhesiz Safa ile Merve Allah’ın alâmetlerindendir. İşte kim o Beyt’i hacc veya umre kasdı ile ziyaret ederse, bunları güzelce tavaf etmesinde üzerine bir günâh yoktur. Kim gönlünden bir hayr işlerse (mükâfatını görür). Çünkü Allah tâatle-rin ecrini veren, hakkıyle bilendir” (el-Bakara: 158) âyetini indirdi . Yine Abdurrahmân oğlu Ebû Bekr devam edip şöyle dedi: Ben bu el-Bakara: 158. âyetinin Ensâr ve Arablar’ın diğer bir kavminden oluşan her iki fırka hakkında, yani hem Câhiliyet dev­rinde Safa ile Merve arasında tavaf etmeyi günâh sayanlar fırkası, hem de Câhiliyette Safa ile Merve arasını tavaf edegeldikleri hâlde sonradan İslâm devrinde Allah’ın Beyt’i tavafı emredip de (el-Hacc: 29) Safa ve Merve’yi zikretmediği için Safa ile Merve arasını tavaf etme­yi günâh sayanlar fırkası hakkında indiğini işitirim. Nihayet Allah Beyt’i tavafı zikretmesinin (el-Hacc: 29) ardından, bu Safa ile Merve arasında sa’yi de (el-Bakara: 158) zikretti (yani el-Bakara: 158. âyetinin inmesi, el-Hacc: 29 âyetinin inmesinden sonra oldu) .