"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 1607

“Hani biz beyti insanlar için bir toplantı yeri ve emin bir mahall yapmıştık (hatırlayın). Siz de İbrahim Makaamı’ndan bir namazgah edinin. İbrahim ile ismail’e de: ‘Evimi, tavaf edenler, ibâdet kasdıyle orada kalanlar, rükû ve sucûd eyleyenler için titizlikle temizleyin’ diye kuvvetli emir vermiştik. Hani İbrahim:

‘Ey Rabbim! Burasını emniyetli bir şehir yap ve ahâlîsinden Allah’a ve âhiret gününe inananları türlü mahsûller ve servetlerle rızıklandır” demişti. (Allah da:)

– Kâfir olanı dahî kısa bir zaman için (yaşadığı müddetçe) fâidelendireceğim. Sonra onu cehennem azabına icbar edeceğim. Varacağı yer ne kötüdür, buyurmuştu.

Hani İbrahim o Beyt’in temellerini İsmail ile birlikte yükseltiyordu (da ikisi de şöyle dua etmişlerdi): ‘Ey Rabb’imiz, Bizden (şu hizmeti) kabul buyur. Şübhesiz hakkıyle işiten, kemâliyle bilen Sen ‘sin Sen. Ey Rabb’imiz, ikimizi de sana teslimiyette sabit kıl.

Soyumuzdan da (yalnız sana boyun eğen) müslümân bir ümmet (yetiştir) ve bize ibâdet edeceğimiz yerleri (hacc amellerini) göster. Tevbemizi kabul et. Çünkü tevbeleri en çok kabul eden, kemâliyle acıyan Sen’sin Sen!” (el-Bakar: 125-127)

1607 Ben Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh)’tan işittim; şöyle dedi: Kureyş tarafından Ka’be bina olunurken, Peygamber ile amucası Abbâs gidip, birlikte taşları omuzlarında taşıyorlardı. Abbâs Peygamber’e: İzârını çıkar da boynun üzerine koy, dedi. İzârını çıkarıp koyacağı sırada hemen yere düştü. Ve iki gözü semâya dikilerek; Abbâs’a: “îzârımı bana göster” dedi. Akabinde izârını alıp onu kendi üzerine bağ­ladı .