Kalbindekini yüksek sesle söylediği zaman “Ehelle” denilir. “İstehlelnâ” ve “Ehlelnâ’l-hilâle” “Hilâlin meydana çıktığını gördük” demektir. Bunların hepsi “meydana çıkma” ma’nâsındadır. “İstehelle’l – mataru (Yağmur buluttan çıktı)”ta’bîri de bu ma’nâdadır. “Ve mâ uhille li-gayrıllâh (Üzerine Allah’tan başkasının ismi söylenip kesilen hayvanlar..)” el-Bakara: 174.
el-Mâide: 3; el-En’âm: 144; en-Nahl: 115) kelâmı da, çocuğun doğarken sesini feryâdla yükseltmesi ma’nâsındadır.
1581 Peygamber’in zevcesi Âişe (radıyallahü anha) şöyle demiştir: Peygamber’in beraberinde Veda Haccı için yola çıktık. Ve umre niyetiyle telbiye ettik. Sonra Peygamber: “Beraberinde hedy, yâni kurbanlık hayvanı bulunan, umre ile birlikte hacca niyet edip telbiye eylesin, sonra da umre ile haccdan birlikte ihramdan çıkıncaya kadar da, ihramdan çıkmasın!” buyurdu. Ben hayızlı olarak Mekke’ye geldim. Beyt’i tavaf etmedim; Safa ile Merve arasında sa’y etmedim. Bu durumumu Peygamber’e şikâyet tarzında arzettim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: “Başının saç örgülerini çöz, saçlarını tara, umreyi terk et ve yalnız hacca niyetle telbiye et!” buyurdu. Ben de böyle yaptım. Hacc fiillerini yerine getirip tamamladığımız zaman, Peygamber beni erkek kardeşim Abdurrahmân ibn Ebî Bekr’in beraberinde olarak, Ten’îm mevkiine gönderdi de, ben oradan umre yaptım. Peygamber: “İşte bu, senin umrenin yeridir” buyurdu.
Âişe dedi ki: Umre niyetiyle telbiye etmiş olanlar Beyt’i tavaf ve Safa ile Merve arasını sa’y ettikten sonra ihramdan çıktılar. Sonra Minâ’dan dönmelerinin akabinde diğer bir tavaf daha yaptılar. Amma hacc ve umreyi cem’ edenlere gelince, onlar ancak bir tavaf yaptılar .