Bunu (yani kocaya ve yetimlerine zekât vermeyi) Ebû Saîd, Peygamber’den olmak üzere söyledi.
1489 Bize el-A’meş tahdîs edip şöyle dedi: Bana Şakîk, Amr ibnu’l-Hâris’ten; o da Abdullah ibn Mes’ûd’un kadını Zeyneb’den tahdîs etti. A’meş dedi ki: Ben bu hadîsi Ibrâhîm ibn Yezîd’e söyledim. İbrâhîm de bana Ebû Ubeyde (Âmir ibn Abdillah ibn Mes’ûd)’den; o da Amr ibnu’l-Hâris’ten; o da Abdullah’ın kadını Zeyneb’den musâvî olarak bu hadîsin benzerini tahdîs etti. Zeyneb şöyle demiştir:
Ben Mescid’de idim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i gördüm ki, O: “Kadınlar! Velev ki, kendi zînetlerinizden olsun; sadaka veriniz. ” buyurdu. Zeyneb ise hem kocası Abdullah’ı, hem de kendi himaye ve terbiyesinde bulunan bir takım yetîmleri infâk ediyordu. Râvî dedi ki: Zeyneb, Abdullah’a: Sen Allah’ın Elçisi’ne: Benim sana ve himayemde bulunan yetîmlerine nafaka vermekliğim, benden sadaka yerine kâfi gelir mi? soruver, dedi. Abdullah: Allah Elçisi’ne sen kendin sor, dedi. Zeyneb dedi ki: Bunun üzerine ben (bayram günü) Peygamber’e gittim. Kapıda Ensâr’dan bir kadını (bekler) buldum. Onun haceti de benim hacetim gibi idi. Bilâl yanımıza geldi. Biz herbirimiz Bilâl’e:
— Peygamber’e sor: Benim, kocama ve himayemde bulunan yetimlerime nafaka vermekliğim, benden sadaka olarak yeter mi (Sadaka vermiş olur muyum)? dedik.
Ve bu esnada Bilâl’e: Bizim isimlerimizi Peygamber’e haber verme, diye de tenbîh ettik.
Bilâl içeri girdi ve Peygamber’e sordu. Rasûlüllah:
— “Bunu soranlar kimdir?” dedi. Bilâl:
— Zeyneb’dir, dedi. Rasûlüllah:
— “Zeyneb’lerin hangisidir?” diye sordu. Bilâl:
— Abdullah’ın kadınıdır, dedi. Rasûlüllah:
— “Evet, ona iki ecr vardır: Biri hısımlık (yani hısımla ilgilenme) ecri, öbürü de sadaka ecridir” buyurdu.