"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari 1447

Kendisi ihtiyâçlı yahut ailesi muhtaç yahut da üzerinde borç bulunan kimse bu hâlde sadaka vermeğe kalkarsa; borcun ödenmesi sadaka vermekten, köle âzâd etmekten ve hibe yapmaktan daha hakklıdır. Borçlunun sadaka vermesi, köle âzâd etmesi ve hibe yapması merdûddur. Böylesi için insanların mallarını telef etmek hakkı yoktur.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de: “Her kim halkın mallarını telef etmek isteyerek borç alırsa, Allah onu telef eder” buyurdu. Ancak, kendisi sabr edicilikle tanınmış olup da, kendisinde fakirlik ve ihtiyâç olsa bile başkalarını kendi nefsine tercih edebilecek kimseler, bu hâlde sadaka verebilirler; Ebû Bekr’in bütün malını sadaka yaptığı zamanki fiili gibi. Ensâr da bu şekilde muhacirleri kendi nefislerine tercih etmişlerdi. İnsanların mallarını zayi’ ve imha etmeye hiçbir hakkı yoktur.

Ve Ka’b ibn Mâlik (radıyallahü anh) dedi ki: Ben: Yâ Rasûlallah, günâhlarımdan tevbe ettim. Allah’ın rızâsına ve Rasûlü’nün sevgisine ermek için bütün malımı sadaka yaparak, malımdan tamâmiyle soyunmam da bu tevbemdendir, dedim. Rasûlüllah: “Sen malının bir kısmını kendin için alıkoy. Bu senin için hayırlı bir harekettir” buyurdu. Ben Hayber’deki payımı elimde tutuyorum, dedim.

1447 ez-Zuhri şöyle demiştir: Bana Saîd ibnu’l-Müseyyeb haber verdi. O Ebû Hureyre’den işitmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sadakanın hayırlısı bir zenginlik üzerinden ayrılıp verilendir. İnfâk ve tasadduka da nafakası üzerine vâcib olan kimse ile başla” buyurmuştur.