1434 Bize Muhıll ibnu Halîfe et-Tâî tahdîs edip şöyle dedi: Ben Adiyy ibn Hâtim (radıyallahü anh)’den işittim, şöyle diyordu: Ben Rasûlüllah’ın yanında idim. Rasûlüllah’a iki kişi geldi. Onlardan biri fakirlikten şikâyet ediyordu. Diğeri de yol kesilmesinden (emniyet ve asayişsizlikten) şikâyet ediyordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunlara cevaben şöyle buyurdu:
“Amma yol kesilmesi mes’elesine gelince, o çok sürmez; az sonra sana bir zaman gelir ki, o vakit ticâret kervanı kimsenin himaye ve kefaletine muhtâc olmayarak, tâ Mekke’ye kadar çıkar (gider). Ortalığın darlık ve fakirlik sıkıntısına gelince, sizin biriniz sadakasıyle dolaşıp da kendisinden bu sadakayı kabul edecek bir kimse bulamayacak bir halde müreffeh günler gelmedikçe, kıyâmet kopmaz. Sonra (âhirette) sizden herbiriniz muhakkak Allah’ın huzurunda, Allah ile kendi arasında hiçbir perde olmayarak ve Allah’ın kelâmını terceme edecek bir tercümân da bulunmayarak duracaktır. Sonra Allah o kula:
— Ben sana mal vermedim mi? diye muhakkak soracak. O kul da:
— Evet (verdin Allah’ım), diye muhakkak cevâb verecektir. Sonra Allah:
— Ben sana bir Rasûl (yani elçi) göndermedim mi? diye elbette sorar.
O kul da:
— Evet (gönderdin Rabb’im), diye şübhesiz cevâb verir.
Bu hâlde o kimse sağına bakar; cehennem ateşinden başka birşey göremez. Sonra soluna bakar; cehennem ateşinden başka birşey göremez. Binâenaleyh şimdi sizin herbiriniz tek bir hurmanın yarısı ile, bunu da bulamazsa güzel bir sözle olsun kendisini cehennem ateşinden korusun”.