1307 Sa’d ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Veda Haccı yılında Mekke’de tutulduğum şiddetli bir hastalığımda Rasülullah bana hasta ziyareti yapıyordu. Ben:
— Yâ Rasûlallah! Bendeki hastalık şu şiddetli dereceye ulaşmıştır. Ben mal sahibi bir kimseyim. Bana yalnız bir tek kızdan başkası mîrâsçı olmayacak. Buna göre malımın üçte ikisini sadaka yapayım mı? diye sordum.
Rasülullah:
— “Hayır, sadaka yapma” buyurdu.
— Yarısını sadaka yapayım mı? dedim. , Rasûlüllah yine:
— “Hayır, sadaka yapma” dedi. Sonra Rasûlüllah şöyle buyurdu:
— “Üçte bir (sadaka yap). Üçte bir de büyüktür yahut çoktur. Senin mirasçılarını zengin bırakman, muhtaç ve halka el açar halde fakır bırakmandan daha hayırlıdır. Ey Sa’d! Sen Allah rızâsını isteyerek harcayacağın her bir nafakadan muhakkak ücret alacaksın. Hattâ yemek yerken eşinin ağzına koyacağın bir lokmadan dolayı da ecre nail olacaksın”.
Yine ben:
— Yâ Rasûlallah! (Siz Medine’ye döneceksiniz de) ben arkadaşlarımın arkasında geriye mi bırakılacağım? Diye sordum.
Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
— “Sen geri bırakılmıyacaksın. (Şayet burada kalır da) sâlih amel işlersen, elbette onunla derecen artacak, merteben de yükselecektir. Sonra zannediyorum ki, sen uzun zaman yaşatılacaksın. Hattâ senden bir takım kavimler faydalanacak; diğer bir takımları da senden dolayı zarara uğrayacaklardır. Yâ Allah! Sahâbîlerimin hicretlerini tamamla, onları topukları üzerinde ters çevirme!”
Lâkin hâli üzüntülü olan Sa’d ibn Havle’dir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona, Mekke’de ölmüş olmasından dolayı şefaat edip, üzülmektedir.