Atâ ibn Ebî Rebâh, ez-Zuhrî, Amr ibn Dînâr ve Katâde de bu görüşe kaail olmuşlardır.
Amr ibn Dînâr: Ölü yıkarken kullanılacak koku, ölünün malının mecmuundan sarf olunur, demiştir.
İbrahim en-Nahaî de: Ölünün malından evvelâ kefen ile harcamaya başlanır. Sonra borcu ödenir. Sonra vasıyyeti yerine getirilir, demiştir. Sufyân es-Sevrî de: Kabir ücreti, yıkama harcaması, kefen masrafları cümlesinden sayılır, demiştir.
1286 Bize İbrâhîm ibn Sa’d, Bâbası Sa’d ibn İbrâhîm’den; o da Bâbası İbrâhîm ibn Abdirrahmân’dan tahdîs etti. O şöyle demiştir: Bâbam Abdurrahmân ibn Avf’un önüne bir gün yemeği getirilmişti. Bunun üzerine dedi ki: Mus’ab ibn Umeyr (Uhud’da) şehîd edildi. Halbuki o benden çok hayırlı idi. Ona bir tek kaftandan başka içinde kefenleneceği birşey bulunmamıştı. Hamza da şehîd edildi -.Yâhud diğer bir adam şehîd edildi, demiştir-. O da benden hayırlı idi. Ona da bir kaftandan -yahut kaftanından- başka içinde kefenlenebileceği şey bulunamamıştı. Yemîn olsun ki ben, âhiret için kazandığımız hasenelerin bize bu dünyâ hayâtımızda peşin verilmiş olmasından endîşe etmişimdir, dedi; sonra da ağlamaya başladı.