Aişe ile Esma: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe yaptı, dediler
1054- Bize Yahya ibnu Bukeyr tahdîs edip şöyle dedi: Bana el-Leys ibn Sa’d, Ukayl el-Eylî’den; o da İbnu Şihâb’dan tahdîs etti. H ve yine bana Ahmed ibn Salih tahdîs edip şöyle dedi: Bize Anbese (ibnu Hâlid ibn Yezîd el-Eylî) tahdîs edip şöyle dedi: Bize Yûnus (ibnu Yezîd el-Eylî), İbn Şihâb’dan tahdîs etti. O şöyle demiştir: Bana Urve, Peygamber’in zevcesi Âişe’den tahdîs etti; o şöyle demiştir: Peygamber’in hayâtında güneş tutuldu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hemen mescide çıktı. İnsanlar O’nun arkasında saff oldular. Rasûlüllah Allâhu Ekber diyerek tekbîrini aldı, müteakiben uzun bir kıraatle Kur’ân okudu. Sonra Allâhu Ekber deyip uzun bir rükû’ yaptı. Sonra Semiallâhu limen hamideh deyip doğruldu. Secdeye gitmedi ve uzun bir kıraat daha yaptı. Bu ikinci kıraati birinci kıraatten daha kısadır.Sonra Allâhu Ekber deyip uzun bir rükû’ daha yaptı. Bu ikinci rükû’ birinciden daha kısadır. Sonra Semiallâhu limen hamidehu, Rabbena ve lekel-hamd, dedi. Sonra secde yaptı. Bu secdeden sonra sonuncu (yani ikinci) rek’at içinde de, birinci rek’attakiler gibi yapıp söyledi. Böylece Peygamber dört secde içinde dört rukû’u tam kemâle ulaştırdı. Namazdan çıkmadan önce de güneş açıldı. Sonra Rasûlüllah hutbe yapmak üzere ayağa kalktı ve lâyık olduğu sıfatlarla Allah’a sena etti. Bundan sonra da:
“Güneş ile ay Allah ‘in âyetlerinden iki âyettir. Onlar hiçbir kimsenin ölümü ve de hayâtından dolayı tutulmazlar. Siz bunların tutulmalarını gördüğünüzde hemen namaza sığınınız” buyurdu.
(Zuhrî, yukarıdaki senedde geçen “Bana Urve tahdîs etti” sözü üzerine atıf olarak şöyle dedi:) Ve Kesîr ibnu Abbâs tahdîs ediyordu ki, Bâba bir kardeşi olan Abdullah ibn Abbâs “Güneşin tutulduğu gün” hadîsini, Urve’nin Âişe’den rivayet ettiği hadîs gibi tahdîs ederdi. Zuhrî dedi ki: Ben Urve’ye: Senin kardeşin Abdullah ibnu’z-Zubeyr Medine’de güneş tutulduğu gün (adedte ve hey’ette) sabah namazı gibi kıldı; iki rek’at üzerine ziyâde etmedi, dedim. Urve: Evet, öyle yaptı; çünkü o sünneti tecâvüz etti, dedi.