964 Ebû Saîd Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazân bayramı günü ile Kurbân bayramı gününde namazgâha çıkardı. İlk başladığı şey namaz olurdu. Sonra namazdan çıkar, cemâat (oldukları hey’ette) safflarında otururlarken ayağa kalkar, onlara yönelerek kendilerine va’z eder, tavsiyelerde bulunur ve emirler verirdi. Hattâ o esnada bir askerî birlik göndermek isterse gönderir yahut başka bir şeyin yapılmasını emredecek olursa emreder ve ondan sonra namazgahtan Medine’ye dönerdi. Ebû Saîd şöyle dedi: İnsanlar (sünnete uygun olarak) hep böyle yapıp dururlarken, nihayet bir Kurbân bayramında veya bir Ramazân bayramı gününde Mervân ibn Hakem ile birlikte namazgâha çıktım. O zaman Mervân, Medîne Emîri idi. Namazgâha geldiğimizde bir de baktım ki, orada Kesîr ibnu’s-Salt’ın binâ ettiği bir minber var. Bir de gördüm ki, Mervân namazı kıldırmadan evvel o minberin üzerine yükselmeğe davranıyor! Ben hemen (mâni’ olmak için) elbisesinden yakalayıp çektim. O da beni çekti. Nihayet o (benden kurtulup) minbere çıktı ve namazdan evvel hutbe îrâd etti. Ben ona:
— Vallahi siz (Rasûl’ün sünnetini) değiştirmiş oldunuz, dedim. O:
— Yâ Ebâ Saîd, senin o bildiğin şey gitmiştir (yani onun hükmü kalmamıştır), dedi.
Ben de:
— Benim bildiğim şey, (dediğine göre) bilmediğim şeyden vallahi daha hayırlıdır, dedim.
Bunun üzerine Mervân:
— Namazdan sonra insanlar (bizi dinlemek üzere) karşımızda oturmayacakları için, ben hutbeyi namazdan evvele aldım, dedi.