“Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, eğer kâfirlerin size fenalık yapacağından endîşe ederseniz, namazdan kısaltmanızda üzerinize bir vebal yoktur. Şüphesiz ki, , kâfirler sizin apaçık düşmânınızdır. Sen de içlerinde bulunup da kendilerine namaz kıldırdığın vakit, onlardan bir kısmı seninle birlikte dursun, silâhlarını (yanlarına) alsınlar. Bu suretle secde ettikleri zaman da arka tarafınızda bulunsunlar. (Bundan sonra) henüz namazını kılmamış olan diğer kısmı gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat tedbîrlerini ve silâhlarını alsınlar. O küfredenler arzu ederler ki, siz silâhlarınızdan ve eşyanızdan gafil olasınız da üstünüze derhâl bir baskın yapsınlar. Eğer size yağmurdan bir eziyyet olursa, yahut hasta bulunursanız silâhlarınızı koymanızda üzerinize vebal yoktur. (Fakat yine) bütün ihtiyat tedbîrlerini alın. Şüphe yok ki, Allah kâfirlere hor ve hakîr edici bir azâb hazırlamıştır” (en-Nisâ: 101-102)
950- Bize Ebu’l-Yemân tahdîs edip şöyle dedi: Bize Şuayb, Zuhrî’den haber verdi. Şuayb dedi ki: Ben Zuhrî’ye: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) korku namazı kıldı mı? diye sordum. Zuhrî şöyle dedi: Bana Salim haber verdi ki, Abdullah ibn Omer şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte Necd tarafına gazveye gitmiştim. Düşmanın hizasına geldik, onlara karşı safflarımızı düzdük. (Namaz vakti gelince) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bize kıldırmak üzere namaza durdu. Bir kısım sahâbîler de O’nunla beraber namaza durdular. Diğer bir kısım ise yönünü düşmana çevirdi. Rasûlüllah kendisiyle birlikte olanlarla beraber rukû’a vardı ve iki defa secde etti. Sonra beraber namaz kılanlar henüz namaz kılmamış olan taifenin yerlerine gittiler. Ötekiler de gelip Rasûlüllah’ın arkasında namaza durdular. Rasûlüllah onlarla beraber rukû’a varıp iki secde etti. Sonra selâm verdi. (Ondan sonra) o iki taifenin her biri nevbetleşe namaza durup, kendi hesaplarına birer kerre rukû’a varıp ikişer secde ettiler.