941 Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında insanlara bir kıtlık isabet etti. Bir Cuma günü Peygamber hutbe yaparken bir bedevi Arab ayağa kalktı da: Yâ Rasûlallah, mallar helak oldu, çoluk çocuk da aç kaldı; bizim için Allah’a duâ ediver, dedi. Rasûlüllah iki elini kaldırdı ki, biz o sırada gökyüzünde hiçbir bulut parçası görmüyorduk. Nefsim elinde olan Allah’a yemîn olsun, bulutlar dağlar misâli gökyüzünü kaplamadıkça Rasûlüllah ellerini indirmedi ve minberinden de inmedi. Nihayet yağmur tanelerinin O’nun sakalı üzerinde yuvarlandığını gördüm. O günümüz, ertesi günü, daha ertesi günü ve ondan sonra gelen gün; tâ öteki Cumaya kadar hep üzerimize yağmur yağıp durdu. Ertesi Cuma yine o bedevî (Enes’in dediğine göre) yahut bir başkası ayağa kalktı da: Yâ Rasûlallah, binalar yıkıldı, mallar boğuldu. Bizim için Allah’a duâ et, dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah yine iki elini kaldırdı da: “Allâhumme havâleynâ velâ aleynâ = Yâ Allah, etrafımıza (yağdır), üzerimize değil” diye dua etti. Bunu söylerken de eliyle hangi cihetteki buluta işaret ediyor idiyse, orası açıldı ve Medîne (üstü açık) bir alan gibi oldu. Kanat Vâdîsi bir ay mütemadiyen aktı ve herhangi cihetten kim geldi ise bol bol yağmur yağdığını söyledi.