Ve Abdullah ibnu’s-Sâib’den rivâyeten zikrolunur ki, bir defa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke’de sabah namazında el-Mü’minûn Sûresi’ni okumuş, nihayet Mûsâ ve Hârûn yahut Îsa’nın zikrine gelince kendisini bir öksürük tutmuş, bu sebeble rukû’a varmıştır.
Omer de, birinci rek’atta el-Bakara Sûresinden yüzyirmi âyet, ikinci rek’atta el-Mesânî’den bir sûre okumuştur.
Keza el-Ahnef ibn Kays da sabah namazının ilk rek’atında el-Kehf Sûresi’ni, ikinci rek’atında Yûsuf yahut Yûnus Sûresi’ni okuyup, sabah namazını Omer’in arkasında bu sûreler ile kıldığını söylemiştir.
İbn Mes’ûd da namazda birinci rek’atta el-Enfâl Sûresi’nden kırk âyet, sonra ikincide el-Mufassal’dan bir sûre okumuştur.
Katâde’ye bir sûreyi iki rek’ata taksim ederek okuyan kimse, keza bir tek sûreyi her iki rek’atta tekrar eden kimse hakkındaki hükmü sorulduğunda, o: Be’s yoktur, hepsi de Allah’ın Kitâbıdır, demiştir.
782- Ubeydullah dedi ki: Sabit el-Bunâni’den, o da Enes ibn Mâlik’ten (o, şöyle demiştir): Ensâr’dan bir zât kendi kavmine Kubâ mescidinde imamlık ederdi. O zât açıktan okunacak namazlarda ne zaman namazda okunacak sûrelerden birini okuyacak olsa, evvelâ Kul huvellahu ahad Sûresi’ni okur, onu bitirdikten sonra ötekine başlardı. Bunu her rek’atta yapardı. Arkadaşları ona itirâz edip: Sen bu sûreyi okuyorsun, sonra buna kanmıyorsun da başka bir sûre daha okuyorsun- Ya bu sûreyi okumakla yetin, yahut bunu bırak da başka sûre oku, dediler. O da: Ben bunu terkedecek değilim. Böylece imamlık etmemi isterseniz, edeyim. İstemediğiniz takdirde sizi terkederim, kıldırmam, dedi. Halbuki o zâtı onlar kendilerinin en faziletlilerinden sayarlardı. Bunun için başkasının imâm olmasını da istemiyorlardı. Peygamber onlara geldiği zaman keyfiyyeti O’na haber verdiler. Peygamber de: “Yâ fulan, arkadaşlarının tavsiye ettikleri şeyi yapmaktan seni men eden nedir? Her rek’atta seni bu sûreye yapışmana sevkeden sebeb nedir?” diye sordu. O zât: Ben bu sûreyi seviyorum, dedi. Peygamber de: “Onu sevmen şübhesiz seni cennete girdirecektir” buyurdu.