668 el-Esved ibn Yezîd en-Nahaî şöyle demiştir: Biz bir gün Âişe’nin yanında idik. Namaza devamlı olmayı ve ona ta’zîm eylemeyi zikrettik. Âişe şöyle dedi: Rasûlüllah, vefat etmiş olduğu hastalığa tutulduğu zaman (bir kerre) namaz vakti gelmiş, ezan da okunmuştu. Rasûlüllah:
“Ebû Bekr’e söyleyin de insanlara namazı kıldırsın” buyurdu. Ebû Bekr pek yufka yüreklidir, senin makaamında durup da halka namaz kıldıramaz, denildi. Rasûlüllah emrini tekrar etti. Yanındakiler de kendi söylediklerini tekrar ettiler. Bunun üzerine Rasûlüllah üçüncü defa yine o emrini tekrâr etti de: “Şübhesiz ki sizler Yûsuf Peygamber’in sahibelerisiniz (yânı onun günündeki kadınlar gibisiniz) . Ebû Bekr’e emredin, insanlara namazı o kıldırsın” buyurdu. Bunun üzerine Ebû Bekr (mihraba) çıkıp namazı kıldırdı. (Bu namazlardan biri esnasında) Peygamber, kendisinde bir hafiflik hissetti de iki kimseye dayanarak namaza çıktı. Tâkatsızlığından dolayı yürürken ayaklarını yerlerde sürüdüğü hâlâ gözümün önündedir. Ebû Bekr geriye çekilmek istedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona, yerinde dur, diye işaret etti. Sonra ileriye götürüldü de nihayet Ebû Bekr’in yanına oturdu. Râvî el-A’meş’e: Namazı Peygamber kıldırıyordu da, Ebû Bekr O’nun namazına, cemâat de Ebû Bekr’in namazına uyarak (mı) namaz kılıyorlardı? Denildi; A’meş, başı ile evet, dedi.
Bu hadîsi Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, Şu’be’den; o da el-A’meş’ten olmak üzere bir kısmını rivayet etti. Ebû Muâviye Muhammed ibn Hazım, el-A’meş’ten yaptığı rivayetinde; Rasûlüllah, Ebû Bekr’in soluna oturdu. Ebû Bekr de ayakta olarak namaz kılıyordu, sözlerini ziyâde etmiştir.