556 Bana İbrahim, İbn Şihâb’dan; o da Salim ibn Abdillah’tan; o da Bâbasından olmak üzere tahdîs etti ki, Bâbası Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) ona, Rasûlüllah’tan şu temsili işittiğini haber vermiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyordu: “Sizden evvel gelen ümmetlere nisbetle sizin (dünyâdaki) bekaanız, (bütün güne nisbetle) ikindi namazından güneşin batmasına kadar olan müddet gibidir. Tevrat ehline Tevrat verildi. Onunla çalıştılar. Lâkin gün yarıyı bulunca çalışmaktan âciz kaldılar. Fakat kendilerine yine birer kîrât (olan gündelikleri) verildi. İncîl ehline de İncil verildi. Onlar da ikindi namazı vaktine kadar (onunla) çalıştıktan sonra, onlar da âciz oldular. Onlara da birer kîrât (olan gündelikleri) verildi. Sonra bize Kur’ân verildi. Güneşin batmasına kadar çalıştık ve bize ikişer kîrât olarak (gündelik) verildi. Bunun üzerine Tevrat ehli ile İncîl ehli: Ey Rabb’ımız, onlara ikişer kîrât, bize ise (yalnız) birer kîrât verdin; Halbuki biz daha çok çalıştık, derler. Aziz ve Celîl olan Allah da: (Bütün gün çalıştığınıza göre şart edilen) gündeliğinizden birşey kestim mi? diye sorar. Onlar: Hayır (kesmedin), derler. O da: İşte o benim fadlımdır ki, onu dilediğime veririm, buyurur.”