320 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Biz Veda Haccı’nda Peygamber’le birlikte (Medine’den yola) çıktık. Bizden kimi umre niyetiyle, ihrama girmiş, kimi de hacc niyetiyle ihrama girmişti. Nihayet Mekke’ye geldik. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Umre niyyetiyle ihrama girip de kurbân göndermeyen, ihramdan çıksın. Umre niyetiyle ihrama girip de kurbân gönderen, tâ kurbânını kesmek suretiyle ihramdan çıkıncaya kadar, ihramdan çıkmasın. Hacc niyetiyle ihrama girmiş olan ise, haccını tamamlasın” buyurdu. Âişe dedi ki: Ben hayız oldum ve tâ Arafat günü oluncaya kadar hayızlı olmakta devam ettim. Ben ise başka değil, sırf umre niyetiyle ihrama girmiştim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana saçımı çözmemi, taranmamı, hacc niyetiyle ihram etmemi ve umreyi terk eylememi emretti. Ben de bunları yaptım. Nihayet haccımı yerine getirince Ebû Bekr’in oğlu Abdurrahmân’ı benim maiyyetimde gönderdi ve bana eski umrenin yerine Ten’îm’den bir umre yapmaklığımı emreyledi.