İbrâhîm en-Nahaî: Hayızlı kadının âyet okumasında be’s yoktur, demiştir. İbn Abbâs da: Cünübün kıraat etmesinde bir be’s görmemiştir.
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de zamanlarının hepsinde (yani her hâlinde) zikrederdi. Ümmü Atıyye de: Biz, hayızlı kadınların (namazgaha) çıkmaları, mü’minlerin tekbîrleriyle tekbîr etmeleri ve duâ etmeleri ile emrolunur idik, dedi.
İbn Abbâs da şöyle dedi: Bana Ebû Sufyân haber verdi ki: Hıraklıyus, Peygamber’in mektubunu istemiş ve okumuştur. Bu mektûbda: Bismillahirrahmânirrahîm ile “Ey kitâb ehli, hepiniz bizimle sizin aranızda musâvî bir kelimeye gelin: Allah’tan başkasına tapmayalım, O’na hiçbir şeyi ortak tutmayalım, Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi Rabblar edinmeyelim…” (Âl-i İmrân: 64) sözleri de vardı.
Ve Atâ ibn Ebî Rebâh, Câbir’den: Âişe hayz oldu da Beyt’i tavaf hâriç, bütün hacc fiillerini yaptı ve namaz kılmıyordu, dedi. Ve Hakem ibn Uteybe: Ben cünüb iken hayvan keserim. Allah da: “Üzerlerine Allah’ın ismi anılmayanlardan yemeyin; çünkü bu muhakkak bir fısktır… ” (En’âm: 121) buyurdu, demiştir.
306 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Bizler Peygamber’in maiyyetinde, haccdan başka bir şeyi düşünmeyerek yola çıktık. Serîf mevkîine geldiğimiz zaman ben hayız oldum. Ben ağlar hâldeyken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi ve: “Seni ağlatan nedir?” dedi. Ben: Vallâhî çok arzu etmiştim; Allah’a yemîn ediyorum ki, ben bu yıl hacc etmedim, dedim. Peygamber: “Muhtemel ki sen hayz oldun” dedi. Evet, dedim. “Şübhe yok, sendeki bu hâl, Allah ‘in Âdem kızları üzerine yazdığı bir şeydir. Binâenaleyh hacıların yapacakları fiilleri sen de yap, şu kadar ki, temizleninceye kadar Beyt’i tavaf etme” buyurdu.