Mâlik ibn Huveyris (radıyallahü anh-94): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bizlere: “Ailelerinizin yanına dönünüz ve öğrendiklerinizi onlara öğretiniz!” buyurdu, dedi.
87 Bize Şu’be, Ebû Cemre’den tahdîs etti. Ebû Cemre şöyle demiştir: Ben İbn Abbâs ile insanlar arasında tercemânlık yapıyordum. İbni Abbâs (radıyallahü anh) şöyle dedi: Abdu’l-Kays hey’eti Peygamber’e geldi. Peygamber:
– Hey’et kimlerdir, yahut cemâat kimlerdir? diye sordu.
– Biz Rabîa kabîlelerindeniz, dediler.
– Hoş geldiniz. Allah sizi utandırmasın, pişman etmesin, buyurdu. Onlar:
– Bizler sana uzak bir yerden geliyoruz. Seninle bizim aramızda Mudarr kâfirlerinden şu cemâat vardır. Biz sana yalnız haram ayda gelebiliriz. O hâlde bize bir şey emret de geride kalanlarımıza haber verelim; o sebeble de cennete girelim, dediler.
Rasûlüllah onlara dört şey emretti, dört şeyden de nehyetti. Rasûlüllah onlara yalnız azîz ve celîl olan Allah’a îmân etmeyi emrettikten sonra:
– Yalnız Allah’a îmân etmek ne demektir bilir misiniz? diye sordu.
– Allah ve Rasûlü en iyi bilendir, dediler. Rasûlüllah:
– Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Rasûlüllah olduğuna şehâdet etmek, namazı ikaame, zekâtı eda etmek, ramazân orucunu tutmak ve ganimetin beşte birini vermenizdir, buyurdu. Kezâlik onları dubbâ, hantem ve muzeffet denilen kaplardan nehyetti. Şu’be dedi ki; İbn Abbâs belki nakîr, belki de mukayyer dedi. Sonra Rasûlüllah:
– Bu emrimi ezberleyin ve onu arkanızda kalanlara haber veriniz, buyurdu.