Ve Yüce Allah’ın: “Rabb’im! İlmimi artır! de” (Tâhâ: 20/114)
Ve Hasen Basrî, Sufyân es-Sevrî, İmâm Mâlik muhaddisin huzurunda okumayı (ondan nakletmenin sahîhliği hususunda) caiz gördüler. Ve bâzıları âlimin huzurunda (kendisinden nakledebilmek için) ona karşı okumanın caiz olduğuna, Dımâm ibn Salebe hadîsini delîl olarak ileri sürdü: Dımâm, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e: “Namazları kılmamızı sana Allah mı emretti?” diye sormuştu da, Peygamber de ona: “Evet” diye ikrar etmişti. Bu hadîsi delîl getirenler: İşte bu. Peygamber’in huzurunda ona karşı okumaktır. Müteakiben Dımâm, Peygamber’den sorup öğrendiklerini kendi kavmine haber verdi, onlar da bunu caiz görüp, verdiği haberi kabul ettiler.
İmâm Mâlik de bir hakkı i’tirâf edenin ikrarı, yazılmış bulunan mektûbla ihticâc etti ki, o mektûb, hakkı ikrar edenlere karşı okunur; onlar da, bu, sâdece karşılarında kıraat suretiyle okunduğu hâlde “Fûlan bizleri işhâd etti” derler. Keza Kur’ân okutucu muallimin huzurunda okunur da, okuyan kimse “Beni fulân okuttu” der. Bize Muhammed ibn Selâm tahdîs etti. Bize Vâsıtlı Muhammed ibn Hasen, Avf el-A’râbi den; o da Hasen Basrî’den tahdîs etti ki, o: “Âlim huzurunda okumakta bir be’s yoktur” demiştir. Ve bize Muhammed ibn Yûsuf el-Firabrî haber verdi. Ve bize Muhammed ibn İsmâîl el-Buhârî tahdîs edip şöyle dedi: Bize Ubeydullah ibnu Musa, Sufyân es-Sevri’den tahdîs etti ki, Sufyân: “Okuyanın (onu rivayet ederken): Bana fulân tahdîs etti demesinde be’s yoktur” demiştir. Müellif Buhârî: Ve ben Ebû Âsım (212)’dan işittim ki, o İmâm Mâlik’ten ve Sufyân es-Sevri’den olmak üzere: Alimin huzurunda okumak ile âlimin okuması müsavidir diyordu, dedi
63- Bize Abdullah ibn Yûsuf tahdîs edip şöyle dedi: Bize Leys ibn Sa’d, Saîd el-Makburî’den; o da Şerik ibn Abdillah ibn Ebî Nemîr’den tahdîs etti ki, o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)’ten şöyle derken işitmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte oturduğumuz sırada deve üstünde bir kimse gelip, devesini mescide çökerttikten sonra bağladı. Ondan sonra:
– Hanginiz Muhammed’dir? diye sordu. Peygamber sahâbîleri arasında dayanmış oturuyordu:
– İşte, dayanmış olan şu beyaz kimsedir, dedik. O zât:
– Ey Abdu’l-Muttalib’in oğlu! diye hitâb etti. Peygamber:
– Seni dinliyorum, buyurdu. O zât:
– Ben sana bâzı şeyler soracağım, amma soracaklarım pek ağırdır; gönlün benden incinmesin, dedi.
Peygamber:
– Aklına geleni sor, buyurdu. O zât:
– Senin ve senden evvelkilerin Rabb’ı aşkına (söyle), bütün insanlara seni Allah mı gönderdi? dedi.
Peygamber:
– Yâ Allah, evet, buyurdu. O zât:
– Allah aşkına (söyle), bir gün bir gece içinde beş vakit namaz kılmamızı sana Allah mı emretti? dedi.
– Yâ Allah, evet, buyurdu.
– Allah aşkına (söyle), senenin şu ma’lûm ayında oruç tutmamızı sana Allah mı emretti? dedi.
– Yâ Allah, evet, buyurdu.
– Allah aşkına şu sadakayı zenginlerimizden alıp da fakirlerimize dağıtmayı sana Allah mı emretti? dedi.
Peygamber:
– Yâ Allah, evet, buyurunca, o zât:
– Sen ne getirdin ise ben ona îmân ettim. Kavmimin geride kalanlarına da elçi benim. Ben, Sa’d ibn Bekr oğulları’nın kardeşi Dımâm ibn Sa’lebe’yim, dedi.
Bu hadîsi Musa ile Alî ibnu Abdilhamîd de Süleyman’dan; o da Sâbit’ten; o da Enes’ten; o da Peygamber’den olmak üzere böyle rivayet etmişlerdir.
Bu hadîsi Musa ibn İsmâîl ile Alî ibn Abdilhamîd (222) Süleyman ibnu’l-Mugîre (150)’den; o da Sabit el-Bunânî (123)’den; o da Enes’ten; o da Peygamber’den olmak üzere bu şekilde rivayet ettiler.