Kendi suretimizde yarattığımız insanlık başarılarımızı ve başarısızlıklarımızı tekrarlamayacak mı? Enlil sessizdi. Tam kalkıp gidecekken Enki ona elini uzattı. Kardeş olarak, yabancı bir gezegende karşılarına çıkanlarla yüzleşen yoldaşlar olarak el sıkışalım! Böyle dedi Enki, kardeşine. Ve kardeşinin elini sıkan Enlil, sonra kucakladı onu. Tekrar karşılaşır mıyız, Dünya’da veya Nibiru’da, diye sordu Enki.
Nibiru’ya dönersek öleceğimizi söylerken haklı mıydı Galzu, diye yanıtladı Enlil. Sonra oradan ayrıldı. Enki tek başına kaldı; yalnızca yüreğindeki düşünceler eşlik etti ona. Her şey nasıl başlamış ve şimdi nasıl sona ermişti, oturup düşündü. Hepsi mukadder midir bunların yoksa kısmet sayesinde öyle ya da böyle biçimlendirilebilir mi? Gök ve yer devreler içinde devrelerde düzenlenmişse eğer, olmuş olanlar bir daha olacak mıdır?
Geçmiş gelecek midir? Dünyalılar da Anunnakileri mi taklit edecekler? Dünya’da Nibiru’nun yaşadıklarını mı yaşayacak? Buraya ilk gelen olarak, son ayrılacak olan da kendisi miydi? Düşüncelerin kuşatması altında, Enki bir karar verdi: Nibiru’dan başlayarak, bugün Dünya’da yaşanan tüm olaylar ve kararları kayda geçirmeliydi ki gelecek nesiller için bir kılavuz olsun.
Kaderin tayin ettiği bir zamanda gelecek nesiller bu kaydı okusun, geçmişi hatırlasın ve gelecek için kehanet olarak anlasın. Geçmişin geleceği olsun yargıç! Nibiru’lu Anu’nun ilk oğlu Enki’nin sözleri budur.
On dördüncü tablet: Efendi Enki’nin sözleri, Eridu’nun evlatlarından biri olan Udbar’ın oğlu baş yazıcı Endubsar tarafından büyük efendi Enki’nin ağzından çıktığı gibi, ne bir eksik, ne bir fazla yazıldı. Efendi Enki tarafından uzun ömürle kutsandım.