Harran’dan, Şumer’in eşiğinden yapmayı planlıyordu son hamlesini. Harran’dan, İşkur’un hakimiyet bölgesinin kıyısından yönetiyordu orduların toplanmasını. Harran’da kalışı yirmi dört Dünya yılını tamamlayınca Marduk, her kimin soyundan geliyorsa o tanrılara göz yaşları içinde yalvardı. Tüm günahlarını itiraf ederken efendilik iddiasında ısrarcı olup onlara şöyle seslendi:
Ey Harran’ın tanrıları, ey yargılayan büyük tanrılar sırlarımı öğrenin! Kuşağımı bağlarken, anılarımı hatırlarım: İlahi Marduk’um ben, büyük bir tanrı, hakimiyet bölgemde Raolarak bilinirim. Günahlarım yüzünden sürgüne yollandım, dağlara gittim, pek çok diyarda gezindim. Güneşin doğduğu yerden başlayıp güneşin battığı yere gittim. İşkur’un diyarına denk geldim.
Harran’ın ortasında yuvalandım yirmi dört yıl boyunca, şehrin tapınağında bir alamet aradım. Ne zamana dek, diye sordum efendilik hakkıma dair tapınaktaki kahine. Sürgün günlerin tamamlandı! dedi bana tapınaktaki kahin. Ey kısmetleri belirleyen büyük tanrılar, izin verin de şehrim Babil’e doğru yola koyulayım. Tapınağım Esagil’i ebedi evim olarak kurayım. Babili’ye bir kral atayayım.