Sarpanit ve Nabu ile birlikte dönüşü olmayan diyara doğru yola çıktı. Boynuzlu hayvanların avlandığı bir yere gitti eşi ve oğluyla birlikte. Marduk gittikten sonra Ninurta hava bacasından tekrar girdi Ekur’un içine. Yatay bir koridordan geçip Ekur’un vulvasına gitti. Odanın doğu duvarında, hünerle biçimlendirilmiş bir oyukta duran kader taşı kızıl bir ışık yaymaktaydı.
Bunun öldüren gücü beni kavrar, öldürücü takip edicisiyle yakalar beni, diyerek bağırdı Ninurta odada. Çıkartın bunu! Alıp yok edin, diye bağırdı Ninurta subaylarına. Kendi izlerini takip ederek büyük galeriden en üst kısımdaki odaya dek ilerledi. İçi oyulmuş bir sandığın içinde atmaktaydı Ekur’un kalbi; ağ gücü beş odacıkla güçlendirilmişti. Elindeki bastonla vurdu Ninurta bu taş sandığa; çınlayan bir ses çıkardı.
Yönleri belirleyen bu Gug Taşının dışarı çıkartılmasını ve seçtiği bir yere taşınmasını emretti. Büyük galeriden aşağı inerken yirmi yedi çift olan Nibiru kristallerini inceledi Ninurta. Marduk’la savaşı sırasında pek çoğu hasar görmüştü. Bazıları bu çarpışmadan sağlam çıkmıştı. Sağlam olanların oyuklarından çıkartılmasını buyurdu Ninurta, diğerlerini ışınıyla un ufak etti.
Dağa benzeyen evden çıkıp Ninurta siyah kuşuyla yükselip süzüldü. Dikkatini zirve taşına çevirdi, sanki düşmanının ta kendisini temsil ediyordu bu. Silahlarıyla yerinden gevşetti bunu, düşüp bin parçaya ayrılmasını izledi. Bununla sona erdi Marduk korkusu, diye duyurdu muzaffer Ninurta. Savaş meydanında toplanan Anunnakiler Ninurta’ya övgülerini bildirdiler.