Şimdi bu, Dünya üstünde sağ kalanların nasıl eski hallerine kavuştuklarının ve okyanusların ötesinde yeni bir altın kaynağının ve başka Dünyalıların nasıl bulunduğunun hikayesidir. (Yukarıda bahsettiğim başka canlılar da kurtulmuş olmalı söylemimi Sümerliler doğruluyor.) Arrata’daki buluşmanın ardından Tufanın suları alçalmaya devam etti. Ve Dünya’nın yüzeyi suların altından daha çok görünür oldu. Dağlık diyarların çoğu zarar görmemişti ama vadiler çamur ve mil altına gömülmüşlerdi.
Göksel gemilerden ve kasırgalardan bakıp aşağıdaki manzarayı taramaktaydı Anunnakiler. Eski zamanlarda Edin’de ve Abzu’da var olan her şey çamurların altına gömülmüştü. Eridu, Nibru ki, Şurubbak, Sippar; hepsi gitmiş, tamamen yok olmuştu. Ama sedir dağlarındaki büyük taş platform parlıyordu gün ışığında. Eski zamanlarda kurulan iniş yeri hala sağlam durmaktaydı.
Birbiri ardınca indi kasırgalar platformun üstüne. Platform sağa sağlamdı; fırlatma köşesindeki kocaman taş bloklar tufana dayanmıştı. Molozları ve ağaç dallarını temizleyen ilk inenler, arabalara iniş işareti verdiler. Göksel arabalar birbiri ardınca inip platforma kondular. Sonra Lahmu’daki Marduk’a ve Ay’daki Nannar’a sözler yollandı. Ve onlar da Dünya’ya döndüler, iniş yerinin üstüne kondular.
Böylece toplanan Anunnakileri ve İgigileri bir toplantıya çağırdı. Tufandan sağ kurtulduk ama Dünya mahvoldu! Böyle diyordu Enlil onlara. İster Dünya’da ister başka yerde olsun, eski halimize dönmek için gereken tüm yolları değerlendirmeliyiz. Nibiru’nun geçişiyle mahvoldu Lahmu! Böyle anlattı Marduk: Atmosferi emilip çekildi, suları buharlaştı, toz fırtınaları yerine döndü orası. (Bu gün Mars aynen Sümerlilerin tarif ettiği durumdadır)
Ay’da kendi başına yaşamı destekleyemez, ancak kartal miğferleriyle kalınabilir üstünde! Böyle anlattı Nannar durumu diğerlerine ve sonra sevgiyle dolu sözler söyledi: Hiç unutmamalıyız ki, bir zamanlar Tiamat’ın ordularının komutanıydı o. Dünya’ya yoldaştı, o da bağlıdır Dünya’nın kaderiyle! Enlil oğlunun omzuna koydu elini, sevecen. Şimdi kaygımız hayatta kalmak.