Sippar’da toplandı tüm Anunnakiler ve Tufan gününü beklediler. O sırada, beklemenin gerilimi giderek yükselirken, odasında
uykuya dalan efendi Enki bir rüya görüm gördü. Rüya görümde gökler gibi parlayan ışıltılı bir adamın sureti göründü. Adam Enki’ye yaklaşırken gördü ki Enki, bu adam ak saçlı Galzu’nun ta kendisi! Sağ elinde bir oymacı kalemi tutuyordu.
(Bir çok Sümer, Asur, Mısır vs. tablet ve resimlerinde Tanrılar sık sık bir elinde ölçü ipi, bir elinde oymacı kalemi ile bazen de şakül ile tasvir edilir. Yine bunlar Gudea’nın silindirinde olduğu gibi köşe taşını yerleştirmek gibi ilk görevi de üstlenirler. Köşe taşı sanılanın aksine bir taş değil metalden yapılan sağlam bir temeldir. Köşe taşı, hamtaş, şakül gibi kavramların masonlukta ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Belki de bu kavramların kökeni de Sümerlere kadar dayanmaktadır. )
Sol elinde ise pürüssüzce parlayan lacivert taşından bir tablet. Enki’nin baş ucunda duracak kadar yakına gelince Galzu konuşup söyledi: Enlil’e yönelttiğin suçlamalar haksızdı çünkü o yalnızca gerçekleri anlattı. Enlil’in kararı olarak bilinecek olankararı o değil kader buyurdu. Kısmeti şimdi eline alacaksın, çünkü Dünya, Dünyalılara miras kalacak.
Oğlun Ziusudra’yı çağırt, yeminini bozmadan açıkla ona yaklaşan afeti. Su heyelanına dayanabilecek, suya batabilecek bir gemi inşa etmesini ona söyle. Sana bu tablette gösterdiğime benzer bir tekne; içine binip kendini ve akrabalarını kurtarsın. Kullanışlı olan, bitki olsun hayvan olsun her şeyin tohumunu da yanına alsın. Her şeyin yaratıcısının isteğidir bu!