İlk doğan ikizi Bad-Tibira’ya, kendi şehrine alıp götürdü Ninurta. Ona Ka-inadını verdi, tarlada besin yetiştiren anlamına. Ona sulama için kanal açmayı öğretti, ekip biçmeyi öğretiyordu ona. Ninurta ağaçların odunundan bir saban yaptı Ka-in için; bununla birlikte bir çiftçi olacaktı. Adapa’nın oğlu olan diğer kardeşi alıp çayırlara götürdü Marduk. Bundan böyle Abael olacaktı adı, sulanan çayırlardan olan anlamına.
(Kutsal kitaplar da; belki de, insanoğlu o döneme kadar Anunnakilerin köleliğini yaptığı ve ilkel işçi olarak kullanıldığı için; Ka-in ve Abael, Adamu’nun (Adem) çocuklarıymış gibi anlatılır. Tıpkı bir filmin istenmeyen kısmının kesilip iki ucun yapıştırılması gibi. Oysa Adamu’nun çocukları Sümer tabletlerinde köle olarak çalışan, ilkel ve gitgide genetik bozulma yaşayan ilkel işçiler olarak anlatılır. Yine Sümer tabletlerine göre, gerçekte Enki’nin katkısıyla doğan Adapa, Ka-in ve Abael’in babasıdır. Bir sürü değişiklik yapılsa da Kutsal kitapların Sümer tabletlerinde geçen olayları Tanrısal bir olaymış gibi anlattığına bir delil de Ka-in ve Abael hikayesidir. İsimler bile aynı, olaylar aynı, yaşananlar aynı!!!)
( Yaratılış 4; 1– Adem karısı Havva ile yattı. Havva hamile kaldı ve Ka-in’i doğurdu. “Rab’bin yardımıyla bir oğul Dünya’ya getirdim” dedi. 2- Daha sonra Ka-in’in kardeşi Habil’i doğurdu. Habil çoban oldu, Ka-in ise çiftçi.)
Marduk ona nasıl ağıllar kuracağını öğretti; çobanlığın başlaması için Dumuzi’nin dönüşünü beklediler. Şar tamamlanınca Dünya’ya döndü Dumuzi, beraberinde koyunların öz tohumunu, büyütülecek dişi koyunları getirdi. Nibiru’nun dört bacaklı hayvanlarını başka bir gezegene, Dünya’ya taşımıştı! Onun öz tohumları ve dişi koyunlarla gelişi büyük bir kutlamaya vesile oldu.