Şimdi bu, İgigilerin isyanının, kaderler tabletlerini çaldığı için Anzu’nun nasıl öldürüldüğünün hikayesidir. Dünya’nın damarlarından çıkartılan altın Abzu’dan iniş yerine taşınıyordu. Oradan İgigiler tarafından roket gemilerle Lahmu‘daki (Mars) ara istasyona naklediliyordu. Lahmu gezegeninden de bu değerli metal gök arabalarıyla Nibiru’ya götürülüyordu.
Nibiru’da altınlar incecik toza dönüştürülüp atmosferi korumak için kullanılıyordu. Gökteki delik yavaşta olsa iyileşiyordu, yavaşça da olsa Nibiru kurtuluyordu. Edin’de beş şehir kusursuzlaşmıştı. Enki, Eridu’da ışıldayan bir mesken yapmıştı, toprağın üstünden göğe doğru yükseltmişti başını. Bir dağ gibi yerden göğe doğru yükseltmişti, iyi bir yerde kurmuştu bunu.
Eşi Damkina orada yaşıyordu; oğlu Marduk’a orada bilgelik öğretiyordu Enki. Enlil Nibru-ki’de yer-gök bağı’nı kurmuştu, görülecek bir manzaraydı. Tam ortasından göğe bakan ve göğe uzanan uzun bir sütun, ters yüz edilemez bir platform üstüne yerleştirilmişti. Enlil’in sözleri oradan çıkıp tüm yerleşimleri kapsıyordu, Lahmu’da ve Nibiru’da işitiliyordu. Işınlar yükseliyordu oradan, tüm diyarların ta yüreğine dek araştırıyordu.
Gözleri tüm diyarları tarıyordu, ağı istenmeyen şeyin yaklaşmasını önlüyordu. Ta yücelerdeki evinin ortasında taca benzer bir oda vardı; çok uzak göklere göz atmaktaydı. Ufka doğru bakmaktaydı gözü, göksel başucu noktasına doğru kusursuzlaştırılmıştı. Karanlık kutsal odasında, Güneş ailesinin on iki amblemiişaretlenmişti. ME‘ler üstüne Güneş ve Ay’ın, Nibiru ve Dünya’nın ve sekiz göksel tanrının gizli formülleri kaydedilmişti.