"Enter"a basıp içeriğe geçin

9. Tablet – Gılgamış Destanı

Gılgamış, arkadaşı Enkidu için acı gözyaşları döküp kırlara koşarak dedi:
“Ben ölmeyecek miyim? Ben de Enkidu gibi ölmeyecek miyim? Gönlümü üzüntü kapladı. Bana ölüm korkusu geldi.Şimdi kırlara koşuyorum. Ubar- Tutuş’un oğlu Utnapiştim’e gitmek için yol aldım. İvedilikle oraya gidiyorum.Dağın geçitlerine gece vardım. Aslanları görüp korkuttum. Başımı yukarı kaldırıp Ay Tanrısı’na yalvardım.Bu yalvarışım, bütün tanrılara yöneldi: Korkulu yerde beni sağ bırakın!”
Gılgamış sonunda uykuya daldı ve gördüğü bir düşü onu irkiltip uyandırdı. Gılgamış şöyle bir düş gördü:O ayın parlak ışığında yürüyerek bir sürü aslana rastladı.Bunları görünce yaşamından zevk aldı; satırını kaldırıp koluna astı ve kemerine takılı kılıcını kınından sıyırıp aslanların arasına daldı. Bunlardan ikisini öldürüp gerisini dağıttı.

Öldürülen bu 2 aslanın yeşim taşından yontularını yaptı. Yontuları boyadı ve üzerlerine aslanların adlarını kazıdı. Birisine …, ötekine de … dedi ve her iki yontuyu, gece kendisini aslanların tehlikesinden koruması için, Ay Tanrısı’na armağan etti.

Dağın adı Maşu’dur.
Gılgamış bu Maşu dağına gelince, günü gününe güneşin çıkmasını ve girmesini bekleyen, başları gökyüzüne kadar yükselen ve göğüslerine kadar cehenneme batmış bulunan 2 akrep insanın, bu dağın kapısını beklediklerini gördü. Bunlar öylesine korku vericiydi ki, korkudan yüzlerine bakılmazdı.Bunların görünüşü ölümdür. Bunların korkunç görünümü tüyleri ürpertiyor ve dağları deviriyor. Bunlar, güneşin dağdan çıkmasını da ve dağa girmesini de bekliyorlar. Gılgamış, bunları görünce korkudan ve dehşetten gözü karardı ve o, aklını başına toplayıp bunların yanına yaklaştı. Akrep adam, karısına seslendi:

” Buraya, bize gelenin vücudu tanrı etinden midir?”
Akrep adamın karısı, ona yanıt verdi:
” Onda üçte 2 tanrılık, üçte bir insanlık vardır!”
Akrep adam, insan yüzlü, tanrıların çocuğuna seslenip şu sözleri söyledi:
” Neden ötürü bu denli uzun yol yürüyüp buraya benim yanıma kadar geldin? Geçit vermez ırmakları geçtin?Başına gelenleri bilmeyi pek isterdim.”

” Utnapiştim için, atam olan Utnapiştim’in yolunda! O, tanrıların arasına girdi ve tanrıların toplantısında yaşama kavuştu. Ondan ölüm ve yaşamı soracağım!”
Akrep adam, ağzını açıp Gılgamış’a dedi:
” Gılgamış, bunu bilecek insan yoktur! Dağların kapuzuna kimseler girmedi. Dağların içinde 2 kez 12 saat uzaklığında bir boğaz vardır; içi koyu karanlıktır. Işık yoktur. Güneş doğduğu zaman dağın kapısı açılır, battığı zaman kapı kapanır.”

Akrep adam konuşmak için ağzını açıp Gılgamış’a şu sözleri söyledi:
” Yürü Gılgamış, korkma! Sana Maşu dağlarının yolunu açıyorum. Dağları ve tepeleri güvenerek aş! Ayakların seni sağlıkla yurda götürsün! Dağın kapısı önünde açılsın!”
Gılgamış bunu duyar duymaz, Akrep adamın sözüne uyup, Şamaş’ın yolunda dağın kapısından içeri ayak bastı.

O, 1 kez 2 saat ileri gidince koyu karanlığa düştü. Işık görünmedi. Küçük bir ışık sızıntısı, karanlığın arkasında ne olduğunu ona göstermedi.
O, 2 kez 2 saat ileri gidince: koyu karanlığa düştü. Işık görünmedi. Küçük bir ışık sızıntısı, karanlığı arkasında ne olduğunu ona göstermedi.
O, 2 kez 3 saat ileri gidince: koyu karanlığa düştü. Işık görünmedi. Küçük bir ışık sızıntısı, karanlığın arkasında ne olduğunu ona göstermedi.
O, 2 kez 4 saat ileri gidince: koyu karanlığa düştü. Işık görünmedi. Küçük bir ışık sızıntısı, karanlığın arkasında ne olduğunu ona göstermedi.
O, 2 kez 5 saat ileri gidince: boyu karanlığa düştü. Işık görünmedi. Küçük bir ışık sızıntısı, karanlığın arkasında ne olduğunu ona göstermedi.
O, 2 kez 6 saat ileri gidince: koyu karanlığa düştü. Işık görünmedi. Küçük bir ışık sızıntısı, karanlığın arkasında ne olduğunu ona göstermedi.
O, 2 kez 7 saat ileri gidince: koyu karanlığa düştü. Işık görünmedi. Küçük bir ışık sızıntısı karanlığın arkasında ne olduğunu ona göstermedi.
O, 2 kez 8 saat ileri gidince yorgunluktan soluyordu; fakat karanlık koyuydu, ışık yoktu. O, 2 kez 9 saat ileri gidince:onun alnına kuzey yeli vurdu.
O, 2 kez 10 saat ileri gidince: kapıya yaklaştı…

O, 2 kez 11 saat ileri gidince: güneş girmeden, o dışarı çıktı.
O, 2 kez 12 saat ileri gidince: aydınlık parlıyordu. O, cins taşlarla dolu bir bahçeye girdi. Bunların görkemini görünce rahatladı. Akikten meyveler taşıyan üzüm salkımları dallarda asılıdır. Görünüş çok hoştu. Lacivert taşı goncalar taşıyor, meyveler taşıyor; görünüşü bir zevktir.